Önce sadece toz çay vardı. Sonra kâğıt poşetler çıktı… Sonra demlik poşetleri… Sonra fiyakalı, piramit biçimli poşetler…
Kimileri bunları kolaylık diye kucakladı. Kimileri aynı tadı bulamadı, reddetti.
Görünen o ki, reddetmek için lezzet dışında sebepler de var.
Foto: wikipedia
Kâğıt çay poşetleri, suya girer girmez eriyip yırtılmalarını engellemek için epiklorohidrin denen bir maddeyle işlemden geçiriliyor. Epiklorohidrin, aynı zamanda pestisit (böcek ilacı) olarak da kullanılan, kanserojen bir madde. Suyla birleştiğinde, kısırlıkla ve bağışıklık baskılanmasıyla ilişkilendirilen 3-MCPD isimli bir maddeye dönüşüyor. Poşet çayını suya değdirmeden kullanabilen var mı?
Şu piramit biçimli, kumaşımsı çay poşetleri ise naylondan veya polietilen tereftalattan (PET) yapılıyor. Bunlar gıda için en güvenli kabul edilen polimerler. Her ikisinin de erime noktaları bir hayli yüksek. Fakat burada dikkate almamız gereken bir diğer nokta, “camlaşma sıcaklığı.” Yani, moleküllerin parçalanmaya başladığı nokta. Ve bu nokta genellikle erime noktasından daha düşük. PET’in camlaşma sıcaklığı 76, naylonunki ise 46 derece civarında. Bu da demek oluyor ki, kaynar su kullanmasak bile çayımızla beraber bir miktar plastik molekülü içiyoruz.
Çay isteyen?
Kaynak:
bodyunburdened.com
Sallama çay, 1904 yılında New York’ta ünlü çay ve kahve dükkanı sahibi Thomas Sullivan tarafından bulundu. İlk başta ipek poşet kullanıldı sonra saf selüloz kullanıldı. O yıldan bu yana sadwece saf selüloz kullanılarak imal edilir. Üretici şirket ekstra para vererek niçin ayrıca kimyasal satın alıp kullansın ? selüloz’un fiyatı ucuzken , Epiklorohidrin veya polietilen tereftalat çok daha pahalıdır . Çok cahilsiniz.