Zehirsiz Tanı

soares_ari_medikal_tani_01

 Foto: Susana Soares

Gelişmekte olan bir medikal tanı yönteminden bahsedeceğim. Aslında buna “zehirsiz tanı” demek biraz yanlış, çünkü kullanılan tanı aracı –bal arısı– aslında zehirli! Ama merak etmeyin, aşağıdaki tanı seansları sırasında hiçbir denek (insan) zehirlenmemiş…

Portekiz asıllı ürün tasarımcısı Susana Soares’in geliştirdiği yöntem, arıların müthiş koku alma becerilerinden faydalanıyor. Bal arılarının burunları o kadar hassas ki, bir mekânda bulunan birkaç moleküllük koku maddesini bile algılayabiliyorlar. Bu koku maddelerine, örneğin akciğer kanserine yakalanmış bir insanın nefesinde bulunan ve hastalığın teşhis edilmesini sağlayan bazı kimyasallar da dahil.

Londra’daki Royal College of Art’ta tamamladığı yüksek lisans programında Soares, arıların insan nefesini “koklamasını” sağlayan bir takım ürünler tasarlamış. Camdan üretilen ve her biri sanat eseri niteliğinde olan bu ürünler genellikle iki veya daha fazla hazneden oluşuyor. Hasta, iç haznelerden birine üflüyor ve nefesi  yavaş yavaş dış hazneye dağılıyor. Burada bulunan arılarsa nefese tepki veriyorlar. Nefesin çıktığı noktaya doğru toplanmaları, yabancı kimyasalların varlığına, yani hastalık riskinin bulunduğuna işaret ediyor.

soares_ari_medikal_tani_02

  Foto: Susana Soares

Arılar bu kimyasalları algılamak için nasıl mı eğitiliyorlar? Tabii ki Pavlov sayesinde. Arılar, belirli bir kimyasalı gıda ödülüyle bağdaştıracak şekilde şartlandırılıyorlar. Şartlandırma sonucu, söz konusu kimyasala doğru hareket ediyorlar.

Yapılan araştırmalara göre arılar, nefeste bulunan yabancı kimyasalları %98 hassasiyetle teşhis edebiliyorlar. Üstelik kan, idrar, tükürük ve benzeri vücut sıvılarıyla da tanı gerçekleştirilebiliyor. Böylece, yumurtalık kanserinden tutun, şeker hastalığına kadar çeşitli hastalıklar tespit edilebiliyor.

Tıpta hastalık teşhisi için hayvanları kullanmak daha önce de denenmiş. Örneğin Philadelphia’da bir grup doktor, laboratuar farelerini akciğer kanserini “koklayacak” şekilde eğitebilmiş. Benzer şekilde, yumurtalık kanseri teşhisinde köpekler kullanılmış. Ancak bu köpekler, en az üç aylık bir eğitim sonrasında tanı koyabilecek deneyime kavuşuyor ve hassasiyetleri %71’i aşmıyormuş. Arıların eğitimiyse sadece 10 dakika sürüyor ve hassasiyetleri %100’e yakın!

Tabii bu tanı yöntemini yakında hastanelerde görmeyi beklemeyin. Soares araştırmasını genişletmek için fon bulmaya çalışırken hem potansiyel finansörlerden hem de tıp aleminden genellikle soğuk tepkiler almış. Ne de olsa yöntem yeterince “bilimsel” gözükmüyor. Üstelik tanı için arıların kullanılması, hem medikal cihaz üreticilerinin, hem hastanelerin, hem de doktorların tahtını sarsacağı için tepki kaçınılmaz.

Yine de belli olmaz, bakarsınız bir gün trafikte alkol kontrolü için arılar kullanılmaya başlar. Hatta cezanız anında infaz edilebilir: Arı sokması şeklinde!

Kaynaklar:
Tuan C. Nguyen, Can Bees Be Trained to Sniff Out Cancer?
Susana Soares, Bee’s Project

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir