Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), şu sıralar hiç olmadıkları kadar gündemde. Belki en ses getiren gelişmelerden biri Kasım ayında Kaliforniya’da gerçekleşecek olan GDO referandumu. Eğer referandumdan “evet” sonucu çıkarsa, gıda üreticileri, Kaliforniya’da satışa sundukları ürünlerde GDO olup olmadığını ürün etiketlerinde belirtmek zorunda kalacaklar.
Bir diğer önemli gelişme, Rusya’nın genetiği değiştirilmiş (GD) mısır ithalatını yasaklaması. Rus yetkililer, Fransa’da yürütülen bir GDO araştırmasının sonuçlarının açıklanması üzerine bu kararı aldılar. CRIIGEN’in (Committee for Research & Independent Information on Genetic Engineering) yürüttüğü araştırma kapsamında, laboratuvar fareleri iki yıl boyunca sadece GD mısırla beslendiler ve bu mısıra uygulanmak üzere özel olarak formüle edilen Roundup tarım ilacına maruz bırakıldılar. İki yılın sonunda farelerin %70’inde karaciğer erimesi, tümör ve kanser vakalarına rastlandı. Pek çoğu bu hastalıklar nedeniyle öldü. Şimdi Avrupa Birliği de GD mısırı yasaklamayı düşünüyor.
Foto: naturalnews.com
Türkiye’de durum şimdilik çok daha iyi. Ülkemizde yasalar GDO ekimine izin vermiyor, ancak Biyogüvenlik Yasası çerçevesinde 2010 yılında oluşturulan Biyogüvenlik Kurulu bugüne kadar 3 tür GD soya ile, 16 tür GD mısırın yem amaçlı kullanımına izin verdi. Kısa bir süre önce de Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), 29 ayrı GDO’nun gıda maddelerinde kullanımı için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Ancak başta Ülker ve Karaköy Güllüoğlu olmak üzere, Sana, Eti, Algida ve Nestle gibi firmaların itirazları ve Greenpeace’in başlattığı “Yemezler” kampanyası karşısında TGDF başvurusunu geri çekti.
Özetle, gıda üreticileri tarımsal ve hayvansal ürünlerin verimliliğini, dayanıklılığını veya çeşitli tarım ilaçlarıyla uyumluluğunu artırmak için genetik mühendisliğini giderek daha fazla kullanmak istiyor. Ancak GDO’lara yoğun ilgi gösteren bir diğer sektör, ilaç sektörü. Çünkü GDO’lar ilaç olarak kullanılabilecek gıda maddelerinin üretimini mümkün kılıyor.
Yakın zamana kadar ilaç üretiminde kullanılacak GDO’ların ancak laboratuvar ortamında ekimi yapılabiliyordu. Ancak bir süre önce Ventria Bioscience firması, insan geni taşıyan bir pirinç türünü açık alanda ekmek için ABD Tarım Bakanlığı’ndan izin kopardı. Söz konusu pirinç, insan karaciğer hücrelerinde bulunan bazı genler taşıyor. Bu genler sayesinde pirinç, normalde insan sütü ve insan tükürüğünde bulunan bazı proteinleri üretiyor ve bünyesinde barındırıyor. İddialara göre bu proteinler de ishal ve benzeri sindirim sistemi hastalıklarının daha çabuk iyileşmesini sağlıyor.
Ventria Bioscience, özellikle üçüncü dünya ülkelerinde her yıl ishal yüzünden yüz binlerce çocuğun öldüğü, bu “ilaç-pirinç” sayesinde bu ölümlerden bazılarının önlenebileceğini bildiriyor. Ancak bazı çevreler pirincin yarardan çok zarar getirebileceğinden endişeli. Örneğin, Center for Food Safety’de görevli Bill Freese’e göre “Bu pirinç insanlarda bazı enfeksiyonların daha ağır seyretmesine yol açabilir ya da tehlikeli alerjik tepkilere neden olabilir.”
Daha vahimi, yukarıda da belirttiğim gibi, bu pirincin artık açık alanda yetiştirilebilecek olması. Alınan izinlere paralel olarak pirinç ABD’nin Kansas Eyaleti’nde bulunan Junction City yakınlarında, 13 bin metrekarelik bir tarlada yetiştiriliyor. Bitkinin polen yaymasını engelleyecek hiçbir tedbir yok. Yani bu pirinç, doğada kontrolsüzce yayılabilir veya gıda üretmek amacıyla ekilmiş diğer pirinç türleriyle çapraz tozlaşmaya (polenleşmeye) girebilir; böylece insan sağlığını tehdit edecek yeni pirinç türlerinin oluşmasına yol açabilir.
Kaynak:
Natural News
Crisisboom