Son zamanlarda çeşitli web sitelerinde çeşitli listeler dolaşıyor, mecbur kalınmadıkça asla yenmemesi gereken besin maddeleriyle ilgili. İşte o listelerden bir tanesi:
1. Domates konservesi: Konserve tenekelerinin iç yüzeyini kaplayan film tabakası genellikle BPA içeriyor. Bisfenol A, üreme sorunlarına, nörolojik sorunlara yol açabilen, meme ve prostat kanseri, diyabet, kalp hastalığı riskini artıran zehirli bir madde. Özellikle çocuklarda, güvenli kabul edilen günlük BPA seviyelerini aşmak çok kolay. Domates gibi asitli yiyecekler, konserve kutularındaki BPA’nın gıdaya karışma olasılığını artırıyor. Konservelerdeki BPA’dan uzak durmak için çiğ sebze-meyveden ya da cam kavanozdan şaşmamak gerek.
Foto: visualphotos.com
2. İşlenmiş et (şarküteri) ürünleri: Salam, sosis gibi ürünler genellikle yerlerinden kıpırdamadan yetiştirilen endüstriyel hayvanlardan elde ediliyor. Bu da, sağlıklı koşullarda yetiştirilmeyen bu hayvanlar için gereğinden fazla büyüme hormonu, antibiyotik ve başka ilaçlar kullanılması demek. Bu etlerde ayrıca, farklı boyaların ve kimyasal tatlandırıcıların yanı sıra, koruyucu olarak bol miktarda sodyum nitrit bulunuyor. Sodyum nitrit, ürüne renk ve tat da katıyor. Nitritler vücutta kansere yol açtığı bilinen nitrozaminlere dönüşebiliyor. Ayrıca bu etler pişirildiğinde, kansere yol açabilen farklı kimyasallar da oluşabiliyor.
3. Margarin: Son yıllardaki “az yağlı” beslenme takıntısının en kötü sonucu, tereyağı gibi sağlıklı yağların gözden düşmesi oldu. Halbuki margarinlerde trans yağlar, serbest radikaller, emülgatörler ve koruyucular ve heksan gibi çözücüler bulunuyor. Trans yağlar, bitkisel yağları katı yağa dönüştüren hidrojenasyon işlemi sırasında oluşuyor ve çok çeşitli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Serbest radikallerse yüksek ısıl işlemler altında ortaya çıkan zehirli maddeler.
4. Bitkisel yağlar: Bitkisel yağlar ne yazık ki pazarlandıkları gibi sağlıklı seçenekler değil. Özellikle kanola, mısır ve soya yağı yüksek ısılara çıktığında okside olarak iyi kolesterolü kötü kolesterole çevirebiliyor. Yağların arasında ısı kaynaklı hasara en dayanıklı yağ, hindistancevizi yağı. Zeytinyağı ise harika bir yağ olmakla birlikte, soğuk tüketilmesi daha iyi.
5. Mikrodalgada patlamış mısır: Yağın dışarı sızmasını engelleyen ambalaj malzemeleri PFOA (perflorooktanoik asit) veya PFOS (perflorooktan sülfonat) gibi kimyasallarla kaplı oluyor. Bunlar ısıtıldıklarında gıdaya karışıyorlar. Kısırlık, tiroid rahatsızlıkları, kanser, bağışıklık sistemi sorunları ve yüksek kolesterol gibi sorunlara yol açabiliyorlar. Bunlar, aynı zamanda yapışmaz tavalarda da kullanılan maddeler.
6. Organik olmayan kök sebzeler: Bütün sebze-meyvelerinizi organik almayabilirsiniz, ama hiç olmazsa bazılarında organikten şaşmamakta fayda var. Özellikle patates, havuç gibi kök sebzeler suni gübrelerin içerdiği kimyasalları ve pestisit kalıntılarını daha çok bünyelerine alıyor. Ayrıca konvansiyonel olarak yetiştirilen elma, şeftali, üzüm gibi meyveler yıl boyunca defalarca ilaçlanıyor.
7. Sofra tuzu: Tuz, yaşam için gerekli bir madde. Ne yazık ki işlenmiş sofra tuzuyla doğal tuz birbirinden bir hayli farklı. Sofra tuzunun %98’i sodyum klorür, geri kalanıysa nem emici sentetik maddeler ve sonradan eklenen iyot. Doğal tuzunsa %84’ü sodyum klorür, kalanıysa yine doğal mineraller.
8. Soya ürünleri: Ne yazık ki dünya üzerinde yetiştirilen soya fasülyesinin tamamına yakınının genetiği değiştirilmiş durumda. Bu fasülyeler, Roundup adındaki tarım ilacının öldürücü dozlarına dayanabilecek şekilde tasarlanıyor. Bu tarım ilacının etken maddesi kadında hormonal döngüyü bozduğu gibi, anne karnındaki bebeği besleyen plasentaya da ciddi zarar veriyor. Bu da düşüklere veya doğum kusurlarına sebep olabiliyor. Soyadan elde edilen bazı maddeler meyve sularında, hazır çorbalarda, soslarda, tahıl gevreklerinde ve pastane ürünlerinde de bulunabiliyor. Sağlıklı kabul edilebilecek tek soya ürününün, organik ve fermente edilmiş soya olduğu belirtiliyor.
9. Suni tatlandırıcılar: Kilo kontrolü için kullanılan aspartam ve sakarin gibi suni tatlandırıcıların aslında açlık hissini artırdığı, dolayısıyla da kilo aldırdığı bulunmuş. Aspartamın içindeki maddeler parçalanırken metanole dönüşebiliyor. Metanolün meyvelerde de bulunduğu doğru, fakat bunlar pektine bağlı oldukları için sindirim sisteminden geçip atılıyorlar.
Kaynak:
mercola.com
whydontyoutrythis.com