Foto: eb8y.com
Günlük hayatın koşuşturması içinde, doğal ışığın vücudumuz için ne kadar önemli olduğunu unutuyoruz. Işığın insan için üç temel işlevi var: Yön ve zaman duygusunun oluşumuna katkıda bulunmak; vücuda enerji sağlamak ve vücut saatini (sirkadyen döngüyü) kontrol etmek.
Bunlar, ışığa tepki olarak cildimizde, merkezi sinir sistemimizde ve hormonlarımızda oluşan değişikliklerle gerçekleşiyor. İnsan evrimsel süreç içinde vücut kıllarının büyük bölümünü kaybettiği için, ışığın vücudumuz üzerindeki etkisi diğer memelilere göre daha da belirgin.
Ancak ışığın şiddetini ve özellikle rengini ölçmek, cildin değil, gözün işi. Yapılan araştırmalar (PDF-İngilizce), gözümüzdeki özel bir katmanın ortamdaki mavi ışığı ölçmek için özelleştiğini gösteriyor. Çünkü mavi ve özellikle morötesi ışık, tayfın “enerji-yoğun” bölümünü oluşturuyor. Güneşte fazla kaldığımızda yanıklara neden olan ışık da zaten bu enerji-yoğun ışık. Göz, ortamda bulunan mavi ışık miktarına bağlı olarak beynin hormon düzeylerini dengeleyen kısımlarına sinyaller gönderiyor.
Peki beyin mavi ışıkla neden bu kadar ilgileniyor? Çünkü mavi ışık, ortamda bulunan morötesi ışık miktarının göstergesi. Morötesi ışık da, herkesin bildiği gibi, cildimizin D vitamini üretmesini sağlıyor. Ama herkesin bilmediği, ya da çoğunluğun yanlış bildiği şey, D vitamininin aslında vitamin değil bir hormon olduğu. Bilim tarihinde bu kimyasalın neden hormon değil de vitamin olarak tanımlandığını merak ediyorsanız, bu makaleyi (PDF-İngilizce) okuyabilirsiniz.
Üstelik D vitamini, stres hormonları olarak bilinen adreno-kortikotrofik hormon grubuna benzer yapıda bir kimyasal, ama önemli bir farkla: D vitamini stres hormonlarının etkisini azaltıyor, yani vücudu stresten arındırıyor.
Foto: dailymail.co.uk
Beyin, ortamda yoğun mavi ışık olduğunu hissettiğinde, D vitamininin stres azaltıcı etkisini dengelemek için vücuda stres hormonları salgılamaya başlıyor.
Yapay ışıklı ortamlarda uzunca süre kaldığımızda da, bu olgu önemli bir soruna yol açıyor: Bazı lambalar (örneğin fluoresan lambalar), tayfın mavi ucuna yakın dalga boylarında ışık üretiyorlar. Ama güneş ışığının aksine, bu lambaların ürettiği ışık morötesi ışınım içermiyor. Bu durumda, beyin fena halde yanılıyor. Ortamdaki mavi ağırlıklı ışık nedeniyle kuvvetli günışığı altında olduğunu zannederek, oluşmasını beklediği D vitaminine karşı önlem alıyor: Yani stres hormonu salgılıyor.
Ama tabii ki cildimiz yapay ışıkta D vitamini üretmediği için, bu stres hormonları vücutta birikiyor. Sonra gelsin stres belirtileri: Gerginlik, baş ağrıları, kalbin yorulması ve buna bağlı kalp rahatsızlıkları, bağışıklık sisteminin zayıflaması, hatta hormon dengesizliğinden kaynaklanan kanser vakaları.
Neyse ki mevsim ve yaz saati bizden yana. Artık doğal ışıktan sonuna kadar yararlanma zamanı…
Kaynak:
Alexander Wunsch, Artificial Lighting and Health
Anthony W Norman, Sunlight, Season, Skin Pigmentation, Vitamin D, and 25-Hydroxyvitamin D
Elizabeth Armstrong Moore, More Evidence That Light at Night Ups Cancer Risk