Anasayfa / Anne-Çocuk / Tekstil Sektörünün Kirli Çamaşırları

Tekstil Sektörünün Kirli Çamaşırları

World Fashion Centre’da (Amsterdam), Greenpeace ve Planet Streetpainting sanatçıları işbirliğiyle yaratılan optik illüzyon

Çamaşırlarımızı yıkadığımız deterjanların pek masum şeyler olmadığını az çok biliyoruz. Peki daha yeni satın alınmış bir giysi acaba ne kadar “kirli”?

Greenpeace tarafından daha önce yayınlanan Dirty Laundry (Kirli Çamaşırlar) raporunun devamı niteliğindeki Dirty Laundry 2: Hung Out to Dry ve Dirty Laundry Reloaded, büyük giysi markalarını küresel bir sorundan sorumlu tutuyor: Su kirliliği.

Abercrombie & Fitch de Greenpeace’in araştırmasına göre ürünlerinde hormon bozucu kimyasallar bulunan 14 markadan birisi. Nonilfenoletoksilat (NFE) olarak bilinen bu kimyasallar, tekstil üretimi sırasında yüzey aktif madde (sürfaktan) olarak kullanılıyor. Satın alınan giysiler yıkandıkça, bu maddeler yavaş yavaş doğaya salınıp çözünerek zehirli [madde tag=”N” title=”nonilfenole”] dönüşüyor. Çok düşük yoğunluklarda bile olumsuz etkileri görülen nonilfenol, canlılarda hormon bozukluklarına yol açıyor.

Greenpeace’in hazırlattığı rapora göre, ürünlerinde çeşitli oranlarda NFE bulunan diğer markalar şöyle: Adidas, Calvin Klein, Converse, G-Star RAW, H&M, Kappa, Lacoste, Li Ning, Nike, Puma, Ralph Lauren ve Uniqlo.

Greenpeace Doğu Asya’da su kirliliğiyle ilgili kampanyalar yürüten Yifang Li şöyle diyor: “İnsanların giydikleri giysinin içinde bulunan zararlı kimyasallardan haberdar olma hakkı var; bu giysileri yıkadıklarında doğaya salınan kimyasalların etkilerinden de haberdar olmak hakları.”

Greenpeace araştırmasında, 14 markanın ürünü giysiler normal bir çamaşır makinesinde ayrı ayrı yıkanıp, yıkama suyuyla attıkları zararlı kimyasallar ölçülmüş. Giysilerin 14’ünün de bünyesinde yıkama sonrası çok daha az NFE kaldığı görülmüş. Yıkama suyuna en fazla NFE bırakan giyim markaları H&M ve Ralph Lauren olmuş (%94). Bunları Adidas (%90), Abercrombie & Fitch ve Nike (%88), Calvin Klein (%84) ve Converse (%57) izlemiş.

Rapor, konuyla ilgili şu bulguya yer veriyor: “Tekstil ürünlerinin bünyesindeki NFE’lerin neredeyse tümü, ürünün ömrü süresince yıkama sularına bırakılıyor. Çoğu zaman da bu en yoğun olarak ilk birkaç yıkamada oluyor. Çoğu atık su tesisi bu kimyasalları bertaraf edecek donanıma sahip değil. Dolayısıyla da bu kimyasallar doğaya atılıyor.”

Bu kimyasalların Çin, Hindistan, Sri Lanka, Vietnam ve Filipinler’deki tekstil fabrikalarından atıldığını zaten biliyoruz. Ancak bitmiş ürünler dünyanın dört bir yanına yayılıyor. Buna, NFE kullanımına kısıtlama getiren ABD, Kanada ve Avrupa Birliği de dahil. Greenpeace, hem tekstil firmalarının ürünlerinde hem de Oekto-Tex gibi ürün standartlarında daha düşük zehirli kimyasal sınırları bulunması gerektiğini savunuyor. Ancak, bunun tek başına zehirli atıkları önleyemeyeceğini de kabul ediyor: “Üreticiler, fabrikada ön yıkama yaparak bitmiş üründe daha düşük NFE seviyeleri tutturabilirler. Bu da üretici ülkenin akarsularının, göllerinin ve denizlerinin daha çok kirlenmesi anlamına gelir.”

Bazı giyim markaları şimdiden zehirli atık salımlarını sıfıra indirme sözü verdiler. Bunlar Puma, Nike, Adidas, Li-Ning, H&M ve C&A. Ancak söz konusu şirketler belirli bir yol haritası veya zaman sınırı vermiyorlar. Greenpeace ise, 2012 sonuna kadar NFE salımlarının başlıca kaynaklarının (mekanik temizleme tozları, yağ gidericiler ve deterjanlar) ortadan kaldırılmasını, 2013 sonuna kadar da kullanımının tümüyle sona ermesini istiyor.

Peki biz ne yapabiliriz?

  • Tercih ettiğimiz markaları NFE kullanımı konusunda şeffaflığa davet edebiliriz.
  • Giysi tüketimimizi azaltabiliriz. Eski giysilerimizi farklı şekillerde yeniden değerlendirebilir, yakınlarımızla değiş tokuş yapabilir, ikinci el ya da vintage giysiler satın alabiliriz.
  • Bunun doğaya değil, sadece bize faydası olacak olsa da, satın aldığımız tekstil ürünlerini giymeden önce yıkayabiliriz.

Kaynak:
Amanda Coen, ecouterre
Jasmin Malik Chua, ecouterre

Bu Yazı İlginizi Çekebilir

En Kaygı Verici 5 Kimyasal Grubu

Environmental Working Group’un başkanı Ken Cook, yaptığı bir konuşmada damarlarında 200’den fazla sentetik kimyasal bulunan 10 Amerikalı’dan hararetle bahsetmiş. Söz konusu kimyasalların arasında, 30 yıl önce yasaklanmış olan leke çıkarıcılar, alevlenme geciktiriciler ve tarım ilaçları da bulunuyormuş. Zehirli atıklarla ilgili halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan Cook’un ifadesine göre, bu kimyasallar, bu insanların soludukları havadan, içtikleri sudan ya da yedikleri yiyeceklerden gelmiyormuş. Sizce Cook nasıl bu kadar emin konuşuyor?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir